30 Ocak 2012 Pazartesi

"Yüzüyorum ben de.."

        Yazma eylemini seven, sayan ve unutan; hisli ama üşengeç, kafası karışık, kendi kendine konuşan, ve pes edip tekrar yazmaya kalkışan o güzel insan grubunun içindeyim. Bu insan grubu genellikle -sonradan göbekli- ama hala güzel bir fiziksel yapıya sahip olup, ya belirgin derece dalgın ve suskun ya da belirgin derece konuşkan, eleştirel düşünen, iyi anladığını vurgulamaya çalışan ve çok anlatan bir dil karakterine sahiptir. Bunların probleme dönüştüğünü gördüklerini gün "yazmak" mevzusunu kendi gündemlerine getirirler, ve yeterli bir süre boş kağıtlara baktıktan sonra -muhtemelen- ilk saçmalama yazılarını yazarlar. Şuanda bu yazımı yazmakta olup, konunun nereye gideceğini bilmemekte ve işin aslı bunu umursamamaktayım. 
          Bir insan deli gibi yazıp çizerken, kendini herkesten çok dinlerken, nedir onu bunlardan soğutan? Bence bu durumda olan herkesin başlaması gereken yer bu sorunun cevabı olmalı.. Böylesi durumlarda bahane bulmak çok kolaydır, düşünmeye başlandığında bir anda çok bahane bulunabilinir, telaşa kapılmadan hepsi gözden geçirilmelidir:) yahut tek bir koca bahane de bulunabilinir, burada biraz telaşın yararı olabilir. Tek kaynaklı olumsuz etkiler, çok kaynaklı etkilerden daha zor alt edilir diye düşünüyorum. Bu tek kaynak, işiniz olabilir yada okulunuz yada bir sebepten değişen hayat şartlarınız yada hayatınızdaki biri olabilir. Her şekilde tek kaynağın çözümü daha çok vakit alabilir. Bu durumdaysanız o kaynağı hayatınızdan uzaklaştırmanın doğruluğunu düşünmek gerekir. Sizi bu denli baskısı altına alan bu kaynaktan kurtulmak yerine onun -hayatınıza getirdiği problemli kısmı- değiştirmeye çalışmak, kendiniz tarafından kabul edilebilir kılmak daha efektif olabilir. İşin tam bu kısmında kaynaktan çok atılan adımlar daha önemli hale gelir. Kaynağı musluk, size getirdiği problemleride havuzun içerisindeki su gibi düşünürsek, problemlerin çözümünde atılan yanlış adım suyun rengini değiştirir (ne rengi olduğunu söylememe gerek yok sanıyorm:) ve bu defa o suyun içerisinde yaşamaya çalışırsınız ve bu onu büsbütün çekilmez kılar. Öte yandan suyun içerisine doğru oranlarda attığınız klor sizi suya adapte ederken, suyu da daha kabul edilebilir kılar.
     Sanırım bu kısımdan itibaren cesaretimi toplayıp çoğul eklerine sığınmaktan vazgeçeceğim ve kendi üzerimden yazmayı deneyeceğim. Evet yukarıdaki benim. Tek kaynaklı mutsuzluklarım ve umutsuzluklarım var, ve evet bunlar günlük hayattaki kararlarımı ve davranış şekillerimi etkiliyor. 
         Çözme işine başladığımda kaynak tespiti yapmadan evvel, hayatta herşeyin mükemmel olamayacağını kabullenmem gerekti, babam herzaman herşeyin yolunda gidemeyebileceğini söylerdi, ben de ardından içimden tekrar ederdim, bunun çok yararı olmuştur belirteyim. Sonraki yapmaya çalıştığım şey havuzdaki suyun seviyesini anlamaktı ki epey vakit alan birşey. Lethal seviyede bir su miktarıyla karşılaşsa idim havuzdan çıkıp güneşte kurumaya alacaktım kendimi, ama yüzülebilir seviyede olduğunu görünce o suyun şartlarını kendime uydurmaya çalıştım ve hala çalışmaktayım. Bu sonu olmayan bir eylem olsa gerek, bazen sonunun geldiğini ve artık problemlerin olmadığını hissetmem, biraz onlara alışmamdan biraz da görmezden gelmemden olmalı. Çok yüzenler beni anlayacaktır, su üzerinde yada altında yüzmenin hissettirdiklerinin hissettirecek başka bir eylem daha yoktur. Biraz huzursuz başlarsınız yüzmeye ama o hissi yakaladığınızda yüzmek en büyük tutkunuz olur. Sudaki yosunları, ayaklarınızı ısıran minik balıkları, göremediğiniz ama aklınıza gelen suda yaşayan diğer canlıları, yaralarınızdaki yanma hissini görmezden gelip yüzmenin tadına varırsınız. 
       Ben de yüzüyorum.. Gücümün yettiğince, tutkuyla, suyumun kaynağını bilerek, severek, üzerinde uzanıyorum, kendimi bırakıyorum, beni kaldırdığını görmeyi seviyorum.. Beni sarıp sarmalamasını seviyorum, kulaklarımı da suyun içine daldırdığımda kalbimin atışını duyabiliyorum. Kaynağımdan akan suyun beni boğabileceğini hiç düşünmüyorum, yüzeye çıkaracağını düşünüyorum ve böyle düşünmeyi alışkanlık haline getiriyorum. Suyun içinde mutlu bir hayata inanmaya başlıyorum. Bundan sonraki adımlarımı hep bu suyun içinde olacağımı bilerek atmayı planlıyorum. Kaynağıma tutkuyla bağlılığımı, inkar etmiyorum..